Yazmak aslında başlamak değil mi? her cümle her satır bir başlanğıç. Bazen yazarken sözün nerde biteceğinden çok nerde başlayacağını düşünürsünüz. Sessiz gecelerin sabaha dönmesini beklemek gibidir dilinden çıkacakların kağıda geçerken geçen zamanı bazende bir kuşun ilk kanat çırpması gibi meraklı ama korkak. Yazacağın bir el ile gönülün ortaklığını yazacağım bazende olmayan gönüllerin inceleğini yazacağım. Düşünmek okuyanlar için vakit alacak. Zamanı nerde başlatmak mı yoksa nerde bitimek mi arasında gidip gelecek bir sözün son şahidi olacaksınız. Takip bir boşlukta çıkış ışığı ile bir boşluğa sürüklenişin tam ortasıdır. Burasının ne olacağına siz karar verin.....

21 Mayıs 2011 Cumartesi

SENSİZLİĞİN HÜZÜNLÜ SESİ...



Senin ardından yazılan sözlerin hepsi sende başladı. 

Bugün bu yürek seninle uyanamamanın acısını tattı. Elimi attığımda teninin sıcaklığını hissedememenin sakin burukluğuyla uyandı. Sağa baktı sola baktı hiç canı istemedi yatağın sensizliğinden uzaklaşmayı. Sessiz sedasız uzunca uzandı döndü döneledi. İlk kez yumurtasından çıkacak civciv edasıyla attı ayağını yataktan dışarı. Senin olmadığın dünyanın yalnız kalan bekçisi gibi hissetti yüreğim neyi kimden koruyacaktı kendi sevdasında kaybolan sevdiğini. Gün sen diye atan kalp ile yaşamaya devam ederken içtiğim su, ettiğim name hep sen diye başladı sen diye bitti. Sert esen rüzgarların namesi hep senin içinde bulunduğun şiirler gibi esiyordu. Sen diye akan ırmaklar gülerken çıkardığın kahkahalar gibi şakırdıyordu. Kuşlar sanki senin geleceğin güne hazırlık yapar gibi bir o yana bir bu yana uçuyorlardı. Baharın uyuşukluğuna inat her şey senin için name yapıyor gün seni bekleyen bir sevdalının naralarına cevap veriyordu. Bu günlerin ardı mutluluğa açılan kapıdan hissedilen cennet kokuları gibi geliyor ruhuma. Rüyalarım senin adınla meleyen kuzuların bulunduğu cennet bahçeleriyle dolu. Senin yokluğunda çektiğim ruh yoksunluğundan kurtar beni gör ki aşk için acı çekmek ne imiş tattırdın bana. Başıma saplanan ağrıların ilacı sende doktorlar bilmez ki derdime deva nerde. Şems’e Kimya hatunun aşkıyla sevdim seni beğenmezsen sevdamı o zaman değiştir tüm hülyamı aşkım Şems’in Mevlana’ya aşkı olsun. Bazen uzaktan bazen yakından. Ellerin,yüreğin,gülüşün olacaksa ölümümde AŞK’ından olsun.


Bugün yazımda Mevlana’dan, Şems’ten ve Kimya Hatundan bahsettik öyleyse Şems’in katlinden önce Mevlana’ya yazdığı son mektubu da aktaralım.



Başımı kesip kör kuyuya atsalar,
Şah damarımdan oluk oluk kanı akıtsalar,
Dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar,
Yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar,
Kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni,
Özümsün özümle ararım Mevlana'm seni,
Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim,

Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder