Suriye’de
neler oluyor diye sessizce seyrediyorum. Orta doğuda neler yaşandığını bize
gösterilen yönlerinin dışında medyada hiç anlatılmayan noktalarına dokunarak
irdelicem. Yorumu size kalan hayalî veya gerçekçi bu düşüncelerin ilerde
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman belirleyecek.
Orta
Doğuda 2010 yılında “Arap Baharı” adı başlayan bu baş kaldırışın gün yüzüne
çıkmayan karanlık noktalarını değerlendirmek istiyorum. Tunus’da 2010 yılında
Müslüman Kardeşlerin (İhvanü'l-Müslimin) öncülüğünde başlayan. Bu ülkenin ardından 2011 yılında Mısır ve
Ürdün’de yine aynı grubun liderliğinde büyüyerek devam eden Arap
Baharının sonucunda üç ülkede de hükümetlerin düşmesiyle sonuçlandı. Bu
ülkelerde devrimler yapılırken bu kez Lübnan aynı grubun etkinlikleriyle
kaynamaya başladı. Müslüman kardeşlerin şiddetli destekleriyle Kaddafi’ye karşı
şiddetli çatışmalar başladı. Bu Müslüman Kardeşler kimdi? Bu gücü nerden
alıyordu? Gerçekten Müslümanlığı ilke edinmiş düşünceler mi vardı? Dünya bu
sorulara cevap aramak yerine Kaddafi’ye olanları konuşmayı tercih etti. Aynı
son Lübnan’ında başına geldi ve Kaddafi gibi devride bitti.
Yıl
2011 sonlarına geldiğinde Orta Doğuda hiçbir şey eskisi gibi değildi. Iraktan
başlayarak devam eden yıkım Tunus, Mısır, Ürdün ve Lübnan gibi ülkeleri içine
alarak devam ediyordu. Bu yıkımın son noktası Suriye oldu. Suriye’de
muhalefette küçükte olsa Müslüman Kardeşlerin sesi çıkmaya başladı. Dünya yine
bu grup kim diye sormadı. Bunun yerine Esed’e yüklenmeyi ve onu da Kaddafi’nin
duruma düşmesini beklemeye başladı.
Orta
Doğuda durum bu hale geldiğinde Müslüman
Kardeşlerin para kaynağının Avrupa ve Amerika olduğunu biliyor muydunuz? Bu durumu biliyorsanız Batının şimdiye kadar
çıkarı olmadan hiçbir oluşuma destek vermediğini de bilmeniz gerekir. Mısırda Mübarekten kalanlar, Lübnan
da Kaddafi’den sonraki hayat hep hüsran. Bunun en acı ve ilk örneği de Irakta
yaşadık. 2002 yılında başlayan ABD sözde özgürleştirme operasyonu 2012 yılında
tamamlandı. On yılda geriye kalan dram Saddam’ın heykelini gülerek yıkan adamın
şimdi ağlayarak bu yaptığından büyük üzüntü duymasıyla sonuçlandı.
Şimdi
biraz daha düşünelim Orta Doğu karışıyor. Tüm ülkelerde aynı muhalefet ve aynı
batı desteği ile ilerleyen Müslüman Kardeşler. Ülkelerin tamamı Müslüman ve son
perde Türkiye’nin komşusu olan Suriye’de oynanıyor. Bu perdenin de sonucu aynı
olacak Esed düşecek ve Müslüman
Kardeşlerin öncülüğünde batınında desteğiyle bir hükümet kurulacak.
Orta
Doğuda yaşanan bu kıyım Suriye ile son mu bulacak? Her şey güllük gülistanlık
mı olacak? Türkiye ye bu ateş düşmeyecek mi? Bu soru işaretlerinin sonucunu
zaman gösterecek.
Müslüman
Kardeşler biraz daha değinelim. Bir Müslüman’ın batıdan destek alarak kendi
hükümetine karşı savaşması ne kadar helaldir. Şuan itibariyle devrim yapılan
ülkelere demokrasi yerine yıkım ve gözyaşı hâkimdir. Suriye’de yaşanan bu
olayların devamında da aynı durum baş gösterecektir. Batının bu yardımlarının
karşılıksız ve insancıl olarak kalmayacağı kesin. Büyük Orta Doğu projesinin
başlangıç aşaması olan Müslümanları bir birine kırdırmak bölümü gerçekleşti.
Devamında bu rüzgar bizim ülkemize de dönecek. O zaman hükümete olan kimse Ne
Saddam Ne Kaddafi Ne de Eset durumuna düşmemeli. Bu oyuna gelmeden gözümüzü
açmalıyız.
Ülkemizdeki
refah, mutluluk ve istikrarın sürmesi için çevremizde oynan oyunlara düşmeden
bağlandığımız oluşum, grup ve derneklerin nerelere kadar dayandığını.
Hangisinin altından ABD hangisinin altından İsrail’in çıkacağını sonuna kadar
araştırmadan körü körüne destek vermemeliyiz.
Barıştan başka şansı olmayan Orta
Doğunun daha kaybedecek ne kadar kanı kaldı….